Kadın sağlığı ve doğurganlığı söz konusu olduğunda en sık merak edilen ve zaman zaman endişe yaratan konulardan biri yumurtalık rezervidir. “Rezervim yeterli mi?”, “Yaşım ilerledi, acaba yumurtalarım azaldı mı?” gibi sorular, çocuk sahibi olmayı düşünen pek çok kadının aklını kurcalar. Peki, tıbbi olarak over rezervi olarak da adlandırılan bu kavram tam olarak ne anlama geliyor? Doğurganlığımızı nasıl etkiliyor ve bu rezervi korumak için neler yapabiliriz?
Bu yazıda, bir doktor gözüyle ve herkesin anlayabileceği bir dille yumurta rezervi konusunu tüm yönleriyle ele alacağız. Yumurtalık rezervinin ne olduğunu, ideal değerlerini, neden azaldığını, artırılıp artırılamayacağını ve nasıl ölçüldüğünü detaylıca inceleyeceğiz. Ayrıca, düşük rezerv durumunda tüp bebek veya aşılama gibi tedavi seçeneklerini ve sıkça sorulan diğer soruları yanıtlayacağız. Amacımız, bu önemli konuda sizi bilgilendirerek doğurganlık potansiyeliniz hakkında daha bilinçli adımlar atmanıza yardımcı olmaktır.
Yumurtalık Rezervi Nedir?
Yumurtalık rezervi, bir kadının yumurtalıklarında bulunan ve potansiyel olarak döllenip gebeliğe dönüşebilecek yumurta (oosit) sayısını ve bir ölçüde kalitesini ifade eden bir terimdir. Her kadın, henüz anne karnındayken milyonlarca yumurta hücresiyle doğar. Ancak bu sayı zamanla, özellikle ergenlikle birlikte başlayan adet döngüleriyle birlikte sürekli olarak azalır.
Doğumda yaklaşık 1-2 milyon olan yumurta sayısı, ilk adet görüldüğünde (menarş) 300.000-400.000 civarına düşer. Her adet döngüsünde yüzlerce yumurta hücresi gelişmeye başlar, ancak genellikle sadece bir tanesi olgunlaşır ve yumurtlama (ovulasyon) ile atılır. Geri kalanlar ise gelişimlerini tamamlayamadan kaybolur (atrezi). Bu doğal süreç, kadın yaş aldıkça hızlanır ve yumurtalık rezervi giderek azalır.
Over rezervi, sadece yumurta sayısını değil, aynı zamanda mevcut yumurtaların gebelik oluşturma potansiyeli olan kalitesini de dolaylı olarak yansıtır. Yaş ilerledikçe hem yumurta sayısı azalır hem de kalan yumurtaların genetik olarak sağlıklı olma olasılığı düşer. Bu nedenle yumurtalık rezervi, bir kadının doğal yolla veya yardımcı üreme teknikleriyle gebe kalma potansiyelini değerlendirmede kritik bir göstergedir. Düşük yumurtalık rezervi, genellikle gebelik şansının azaldığı anlamına gelirken, iyi bir rezerv daha yüksek bir gebelik potansiyeline işaret eder.

Yumurta Rezervi Kaç Olmalı?
“İdeal yumurta rezervi” veya “normal yumurtalık rezervi” gibi kesin ve herkes için geçerli tek bir sayı vermek mümkün değildir. Çünkü yumurtalık rezervi, en başta kadının yaşına göre önemli ölçüde değişkenlik gösterir. Genç yaşlarda rezerv genellikle daha yüksekken, 35 yaşından sonra azalma belirginleşir ve 40 yaşından sonra bu düşüş daha da hızlanır.
Yumurtalık rezervini değerlendirmek için çeşitli testler kullanılır ve bu testlerin sonuçları bir bütün olarak yorumlanmalıdır. En sık kullanılan testlerden biri AMH (Anti mullerian hormon) testidir. Anti mullerian hormon, yumurtalıklardaki küçük, gelişmekte olan foliküller (içinde yumurta bulunan kesecikler) tarafından salgılanan bir hormondur. Kandaki AMH seviyesi, rezerv hakkında önemli bilgiler verir.
- Yüksek AMH Değerleri: Genellikle iyi bir yumurtalık rezervine işaret eder. Ancak çok yüksek AMH değerleri, Polikistik Over Sendromu (PKOS) gibi durumları da düşündürebilir.
- Normal AMH Değerleri: Yaşa uygun, yeterli bir rezerve işaret eder. Bu değerler laboratuvardan laboratuvara ve kullanılan ölçüm birimine göre değişebilir, bu nedenle sonuç mutlaka doktor tarafından yaşla birlikte değerlendirilmelidir.
- Düşük AMH Değerleri: Azalmış yumurtalık rezervini gösterir. Bu durum, gebe kalma şansının azaldığı veya yardımcı üreme tekniklerine yanıtın daha düşük olabileceği anlamına gelebilir.
- Çok Düşük AMH Değerleri: Yumurtalık rezervinin ciddi şekilde azaldığını gösterir ve menopoza yaklaşıldığının bir işareti olabilir.
Diğer testler arasında adetin belirli günlerinde (genellikle 2. veya 3. günü) bakılan FSH (Folikül Stimülan Hormon) ve E2 (Estradiol) hormon düzeyleri ile yine adet döneminin başında yapılan transvajinal ultrasonografi ile antral folikül sayımı (AFC) bulunur. AFC, ultrasonda görülebilen küçük foliküllerin sayılması işlemidir ve rezerv hakkında doğrudan bilgi verir.
Unutulmamalıdır ki, bu test sonuçları tek başına bir anlam ifade etmez. Bir kadının gebe kalma potansiyelini değerlendirirken yaş, genel sağlık durumu, önceki gebelik öyküsü ve diğer tüm test sonuçları birlikte ele alınmalıdır. Rezerv testleri, mevcut durumu gösterir ancak gelecekteki doğurganlık potansiyelini kesin olarak tahmin edemez.
Yaş ve Yumurtalık Rezervi İlişkisi
Aşağıdaki tablo, yaşa göre yumurtalık rezervinin genel eğilimini göstermektedir. Ancak bu değerlerin bireysel farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır:
Yaş Grubu | Genel Yumurtalık Rezervi Durumu | Beklenen AMH Seviyesi (Genel Yorum) |
< 30 yaş | Genellikle en yüksek | Normal / Yüksek |
30-35 yaş | Yüksek veya Normal, hafif azalma başlayabilir | Normal |
35-40 yaş | Azalma belirginleşir | Normal / Düşük |
40-45 yaş | Azalma hızlanır, rezerv genellikle düşüktür | Düşük |
> 45 yaş | Rezerv genellikle çok düşüktür, menopoza yaklaşım | Çok Düşük |
Not: Bu tablo yalnızca genel bir bilgilendirme amacı taşır. Kesin değerlendirme için mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

Over Rezervi Neden Düşer?
Yumurtalık rezervinin azalması, aslında zamanla her kadında görülen doğal bir süreçtir. Ancak bazı faktörler bu süreci hızlandırabilir veya rezervin beklenenden daha erken yaşta azalmasına neden olabilir. Over rezervi düşüklüğünün başlıca nedenleri şunlardır:
- İlerleyen Yaş: Bu, en önemli ve kaçınılmaz faktördür. Kadın yaşı ilerledikçe, yumurta sayısı ve kalitesi doğal olarak azalır. Özellikle 35 yaşından sonra bu düşüş hızlanır.
- Genetik Faktörler: Ailede erken menopoz öyküsü (annenin veya kız kardeşin 40-45 yaşından önce menopoza girmesi) veya bazı kromozomal anomaliler (örneğin Turner Sendromu, Frajil X Sendromu taşıyıcılığı) yumurtalık rezervini olumsuz etkileyebilir.
- Yumurtalık Cerrahisi: Yumurtalıklara yönelik geçirilmiş ameliyatlar, özellikle kist alınması (kistektomi) veya yumurtalığın bir kısmının ya da tamamının çıkarılması (ooferektomi) gibi operasyonlar, sağlıklı yumurtalık dokusuna zarar vererek rezervi azaltabilir. Özellikle endometrioma (çikolata kisti) ameliyatları bu açıdan risk taşıyabilir.
- Kanser Tedavileri: Kemoterapi ve radyoterapi (özellikle pelvik bölgeye uygulanan radyoterapi) yumurta hücrelerine zarar vererek rezervin hızla tükenmesine yol açabilir. Tedavi öncesinde doğurganlığı koruma seçenekleri (yumurta veya embriyo dondurma gibi) değerlendirilmelidir.
- Endometriozis: Rahim iç zarının rahim dışında bulunması durumu olan endometriozis, özellikle yumurtalıklarda çikolata kisti (endometrioma) şeklinde yerleştiğinde, hem kistin kendisi hem de cerrahi tedavisi nedeniyle yumurtalık rezervini azaltabilir.
- Sigara Kullanımı: Sigara içmek, yumurtalıklardaki yumurta hücrelerinin daha hızlı tükenmesine ve yumurta kalitesinin bozulmasına neden olan toksinler içerir. Sigara içen kadınların içmeyenlere göre daha erken bu döneme girme eğiliminde olduğu bilinmektedir.
- Otoimmün Hastalıklar: Vücudun kendi dokularına saldırdığı bazı otoimmün hastalıklar (örneğin Sistemik Lupus Eritematozus – SLE, Romatoid Artrit) nadiren yumurtalıkları da etkileyerek rezervin azalmasına neden olabilir.
- Enfeksiyonlar: Özellikle pelvik inflamatuar hastalık (PID) gibi ciddi genital enfeksiyonlar, tüplerde ve yumurtalıklarda hasara yol açarak dolaylı yoldan kısırlık ve potansiyel olarak rezervi etkileyebilir.
- Çevresel Faktörler ve Toksinler: Bazı çevresel toksinlere veya kimyasallara maruz kalmanın da teorik olarak yumurtalık fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir, ancak bu konudaki kanıtlar henüz net değildir.
Bu faktörlerin bir veya birkaçının bir arada bulunması, yumurtalık rezervinin beklenenden daha hızlı azalmasına yol açabilir.
Yumurtalık Rezervi Artar Mı?
Bu, belki de yumurtalık rezerviyle ilgili en sık sorulan ve en çok umut bağlanan sorulardan biridir. Ancak maalesef, mevcut tıbbi bilgilerimize göre yumurtalık rezervini, yani yumurta sayısını artırmak mümkün değildir. Kadınlar belirli bir yumurta sayısı ile doğarlar ve bu sayı zamanla sadece azalır, yeni yumurta hücreleri üretilmez.
Dolayısıyla, “yumurtalık rezervini artıran ilaç”, “yumurta sayısını çoğaltan tedavi” veya “rezervi yükselten besin” gibi iddialar bilimsel gerçeklerle bağdaşmaz. Bu tür vaatlere itibar etmemek önemlidir.
Ancak, bu durum umutsuzluğa kapılmanız gerektiği anlamına gelmez. Yumurta sayısını artıramasak da, mevcut yumurtalık rezervini korumaya ve yumurta kalitesini desteklemeye yönelik adımlar atabiliriz. Ayrıca, rezervi azalmış kadınlar için de modern tıbbın sunduğu etkili çözümler bulunmaktadır.
Yumurta Kalitesini Desteklemek ve Rezervi Korumak İçin Neler Yapılabilir?
- Sağlıklı Yaşam Tarzı: Dengeli ve sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, ideal kiloyu koruma gibi faktörler genel sağlığı ve dolayısıyla üreme sağlığını olumlu etkileyebilir. Antioksidanlardan zengin besinler (meyve, sebze, kuruyemiş) tüketmek, yumurta kalitesi üzerinde potansiyel olarak olumlu etki gösterebilir.
- Sigarayı Bırakmak: Sigaranın yumurtalık rezervi ve kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri kanıtlanmıştır. Sigarayı bırakmak, rezerv kaybını yavaşlatabilir ve yumurta kalitesini iyileştirebilir.
- Stres Yönetimi: Kronik stresin hormon dengesini ve doğurganlığı olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Yoga, meditasyon gibi rahatlama teknikleri faydalı olabilir.
- Gereksiz Yumurtalık Ameliyatlarından Kaçınmak: Özellikle iyi huylu kistler için yapılan cerrahilerde, yumurtalık dokusunu maksimum düzeyde koruyacak tekniklerin tercih edilmesi önemlidir.
- Doğurganlığı Koruma Seçenekleri: Kanser tedavisi gibi yumurtalık rezervine zarar verecek bir tedavi planlanıyorsa, öncesinde yumurta dondurma veya embriyo dondurma gibi doğurganlığı koruma yöntemleri değerlendirilmelidir.
Unutmayın, amaç mevcut durumu en iyi şekilde yönetmek ve var olan potansiyeli en verimli şekilde kullanmaktır.

Over Rezerv Testi Nasıl Yapılır?
Over rezervini, yani bir kadının yumurtalıklarındaki yumurta miktarını ve potansiyelini değerlendirmek için günümüzde çeşitli testler kullanılmaktadır. Bu testler genellikle birlikte yorumlanarak daha güvenilir bir sonuç elde edilir. Başlıca over rezerv testleri şunlardır:
- AMH (Anti-Müllerian Hormon) Testi:
- Nasıl Yapılır: Koldan alınan basit bir kan örneği ile yapılır.
- Ne Zaman Yapılır: Adet döngüsünün herhangi bir gününde yapılabilir, çünkü AMH seviyesi adet döngüsü boyunca nispeten sabit kalır.
- Ne Gösterir: Doğrudan yumurtalıklardaki küçük, gelişmekte olan (antral ve preantral) foliküllerden salgılandığı için, kalan yumurta sayısı hakkında oldukça güvenilir bir gösterge olarak kabul edilir. Düşük AMH seviyeleri azalan rezervi, yüksek seviyeler ise genellikle iyi bir rezervi (veya PKOS‘u) düşündürür.
- Önemi: Günümüzde yumurtalık rezervini değerlendirmede en sık kullanılan ve en değerli testlerden biridir. Özellikle tüp bebek tedavisine verilecek yanıtı öngörmede yardımcı olabilir.
- FSH (Folikül Stimülan Hormon) ve E2 (Estradiol) Testleri:
- Nasıl Yapılır: Koldan alınan kan örneği ile yapılır.
- Ne Zaman Yapılır: Adet döngüsünün 2., 3. veya 4. gününde (adet kanamasının başlangıcından itibaren sayarak) yapılması gerekir. Çünkü bu hormonların seviyeleri döngü içinde değişkenlik gösterir.
- Ne Gösterir: FSH, beyindeki hipofiz bezinden salgılanır ve yumurtalıkları uyararak folikül gelişimini sağlar. Rezerv azaldığında, beyin yumurtalıkları daha fazla uyarmak için daha çok FSH salgılar. Bu nedenle, yüksek FSH seviyeleri genellikle azalan rezervin bir işaretidir. E2 (Estradiol) seviyesi ise FSH ile birlikte değerlendirilir; bazen erken folikül gelişimi nedeniyle E2 yüksek olabilir ve bu durum FSH’ı baskılayarak yanlış bir şekilde normal gösterebilir.
- Önemi: Uzun yıllardır kullanılan klasik bir rezerv testidir, ancak AMH kadar stabil ve güvenilir olmayabilir. Döngüden döngüye değişkenlik gösterebilir.
- Antral Folikül Sayımı (AFC):
- Nasıl Yapılır: Adet döngüsünün başlangıcında (genellikle 2-5. günler arası) yapılan transvajinal (vajina yoluyla) ultrasonografi ile gerçekleştirilir.
- Ne Gösterir: Ultrason cihazı ile her iki yumurtalıktaki 2-10 mm boyutlarındaki küçük foliküller sayılır. Bu foliküller, o ay gelişmeye başlayan ve potansiyel olarak yumurta içeren yapılardır. Toplam antral folikül sayısı, doğrudan kalan yumurta rezervi hakkında bilgi verir. Düşük AFC (genellikle her iki yumurtalıkta toplam 5-7’den az) azalan rezervi gösterir.
- Önemi: Rezerv hakkında doğrudan anatomik bilgi veren değerli bir yöntemdir. Genellikle AMH ve bazal hormon testleri ile birlikte değerlendirilir.
Bu testlerin hiçbiri tek başına %100 kesin sonuç vermez. Doktorunuz, yaşınızı, tıbbi öykünüzü ve tüm bu test sonuçlarını birlikte değerlendirerek yumurtalık rezerviniz hakkında en doğru yorumu yapacaktır.
Düşük Yumurtalık Rezervi ile Tüp Bebek Yapılabilir Mi?
Evet, düşük yumurtalık rezervi olan kadınlar tüp bebek (IVF) tedavisi ile gebe kalabilirler. Ancak bu durum, tüp bebek sürecini ve başarı şansını bazı yönlerden etkileyebilir:
- Yumurta Sayısı: Düşük rezervli kadınlarda, tüp bebek tedavisinde yumurtalıkları uyarmak için verilen hormon ilaçlarına yanıt genellikle daha az olur. Bu, tedavi sırasında daha az sayıda yumurta elde edilmesi anlamına gelir.
- Embriyo Sayısı ve Kalitesi: Daha az yumurta toplandığında, döllenme sonrası elde edilen embriyo sayısı da daha az olabilir. Ayrıca, yaşla birlikte azalan rezerv genellikle yumurta kalitesinin de düşmesiyle ilişkili olabileceğinden, embriyo kalitesi de etkilenebilir.
- Tedavi Protokolleri: Düşük rezervli hastalar için özel tüp bebek protokolleri (örneğin, Mini IVF, Mild IVF, DUAL Stımülasyon gibi) uygulanabilir. Bu protokoller, daha az ilaç kullanarak veya farklı zamanlamalarla mevcut yumurtalardan en iyi şekilde faydalanmayı hedefler.
- Başarı Oranları: Genel olarak, düşük yumurtalık rezervi olan kadınlarda tüp bebek başarı oranları, rezervi normal olan kadınlara göre daha düşüktür. Ancak bu, gebeliğin imkansız olduğu anlamına gelmez. Elde edilen az sayıda yumurta veya embriyo ile de olumlu gebelik sonucu pekâlâ mümkündür. Başarı şansı, kadının yaşına, AMH seviyesine, elde edilen yumurta ve embriyo kalitesine ve diğer bireysel faktörlere göre değişir.
- Tedavi Tekrarları: Bazen istenen sayıda veya kalitede embriyo elde etmek için birden fazla tüp bebek denemesi (yumurta toplama işlemi) gerekebilir. Havuz yöntemi (pool) denilen uygulamalarla birkaç denemede elde edilen embriyolar biriktirilip daha sonra transfer edilebilir.
Sonuç olarak, düşük over rezervi tanısı almak, anne olma hayalinden vazgeçmek anlamına gelmez. Tüp bebek tedavisi, bu durumdaki birçok kadın için etkili bir çözüm sunmaktadır. Önemli olan, deneyimli bir merkezde, kişiye özel olarak planlanmış bir tüp bebek tedavisi ile sürece başlamaktır. Doktorunuz, rezerv durumunuza en uygun tedavi stratejisini belirleyerek gebelik şansınızı en üst düzeye çıkarmayı hedefleyecektir.
Over Rezervi Az Olup Aşılama ile Hamile Kalınır Mı?
Aşılama (IUI – Intrauterin İnseminasyon), erkeğin spermlerinin özel işlemlerden geçirilerek rahmin içine direkt olarak enjekte edildiği, tüp bebeğe göre daha basit ve daha az maliyetli bir yardımcı üreme tekniğidir. Peki, over rezervi az olan kadınlar için bu tedavi yöntemi uygun bir seçenek midir?
Genel olarak, aşılamanın başarılı olabilmesi için bazı temel koşulların sağlanması beklenir:
- Kadının en az bir tüpünün açık ve sağlıklı olması.
- Erkeğin sperm parametrelerinin belirli bir sınırın üzerinde olması (infertilite değerlendirmesi önemlidir).
- Kadının yumurtlamasının düzenli olması veya ilaçlarla uyarılabilmesi.
- Yeterli yumurtalık rezervinin olması.
Over rezervi az olan kadınlarda aşılama tedavisinin başarı şansı genellikle düşüktür. Bunun nedenleri şunlardır:
- Daha Az Yumurta Gelişimi: Rezervi düşük kadınlarda, aşılama için kullanılan hafif yumurtalık uyarıcı ilaçlara yanıt sınırlı olabilir ve genellikle sadece bir (bazen iki) folikül gelişir. Bu durum, döllenme ve gebelik oluşma olasılığını azaltır.
- Yumurta Kalitesi Sorunları: Azalan rezerv genellikle ilerleyen yaşla ilişkilidir ve bu durum yumurta kalitesini de olumsuz etkileyebilir. Kalitesi düşük bir yumurtanın döllenme ve sağlıklı bir gebeliğe dönüşme ihtimali daha azdır.
- Tüp Bebeğe Göre Daha Düşük Etkinlik: Aşılama, döllenmenin doğal olarak tüplerde gerçekleşmesini bekler. Oysa IVF’te döllenme laboratuvarda gerçekleştirilir ve en iyi kalitedeki embriyolar seçilerek rahme transfer edilir. Bu nedenle tüp bebek, özellikle rezervin azaldığı durumlarda çok daha yüksek başarı oranları sunar.
Bu nedenlerle, yumurtalık rezervi belirgin şekilde azalmış (örneğin AMH değeri düşük, AFC sayısı az, ileri yaş gibi) kadınlarda genellikle intrauterin inseminasyon tedavisi önerilmez veya başarı şansının çok düşük olduğu belirtilir. Bu hasta grubunda, zaman kaybetmeden daha yüksek başarı potansiyeli sunan tüp bebek tedavisine yönelmek genellikle daha mantıklı bir yaklaşımdır.
Ancak her hasta farklıdır. Çok hafif rezerv azlığı olan genç hastalarda veya özel durumlarda, çiftin tercihleri de göz önünde bulundurularak nadiren aşılama denenebilir. Nihai kararı, tüm test sonuçlarınızı ve durumunuzu değerlendirecek olan doktorunuz verecektir.
Sonuç olarak, yumurtalık rezervi kadın doğurganlığının temel taşlarından biridir. Yaşla birlikte doğal olarak azalsa da, çeşitli faktörler bu süreci hızlandırabilir. AMH, FSH, E2 ve AFC gibi testlerle değerlendirilen rezerv durumu, gebe kalma potansiyeli ve uygun tedavi yönteminin seçimi açısından kritik öneme sahiptir. Rezervi artıran sihirli bir formül olmasa da, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve gerekirse yardımcı üreme teknikleri ile anne olma şansı hala mümkündür. Unutmayın, doğru bilgi ve uzman desteği ile doğurganlık yolculuğunuzda en doğru adımları atabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Yumurta rezervi az olup kendiliğinden hamile kalınır mı?
Evet, mümkündür ancak şans daha düşüktür. Düşük rezerv, yumurta sayısının azaldığını gösterir ama tamamen tükendiği anlamına gelmez. Özellikle genç yaşta düşük rezerv varsa veya rezerv çok kritik seviyede değilse, doğal yolla spontan gebelik hala mümkün olabilir.
AMH düşüklüğü ile normal yolla hamile kalınır mı?
Düşük AMH (Anti mullerian hormon) seviyesi, azalan yumurtalık rezervini gösterir ve doğal yolla gebe kalma olasılığını azaltır. Ancak imkansız değildir. Özellikle diğer faktörler (yaş, tüplerin durumu vb.) uygunsa, düşük AMH’a rağmen spontan gebelikler görülebilir.
Yumurta rezervini gösteren hormon hangisidir?
Yumurta rezervini en iyi gösteren hormonlardan biri Anti-Müllerian Hormon’dur (AMH). AMH, yumurtalıklardaki küçük foliküllerden salgılanır ve kandaki seviyesi kalan yumurta sayısı hakkında önemli bilgi verir. Ayrıca FSH hormonu da rezerv değerlendirmesinde kullanılır.
Anti mullerian hormon normal değerleri nedir?
AMH normal değerleri yaşa ve laboratuvarın kullandığı ölçüm birimine göre değişir. Genel olarak, genç kadınlarda daha yüksek (örn: >1.5-2 ng/mL) olması beklenirken, yaş ilerledikçe düşer. Kesin yorum için mutlaka doktorunuza danışmalısınız, çünkü tek başına değer anlamlı değildir.
Doğum kontrol hapları yumurtalık rezervini düşürür mü?
Hayır, doğum kontrol hapları yumurtalık rezervini kalıcı olarak düşürmez. Haplar yumurtlamayı baskıladığı için kullanıldığı süre boyunca AMH ve AFC gibi rezerv testlerini geçici olarak düşük gösterebilir. İlaç bırakıldıktan sonra rezerv göstergeleri genellikle eski haline döner.
Polikistik over sendromu over rezervini azaltır mı?
Hayır, tam tersine bu sendromda genellikle yumurtalık rezervi (AMH ve AFC değerleri) yaşlarına göre daha yüksektir. Ancak PKOS’ta yumurtlama sorunları ve bazen yumurta kalitesi ile ilgili problemler olabilir.
Tüp bebek tedavisi yumurta rezervini azaltır mı?
Hayır, bu yardımcı üreme tekniği yumurtalık rezervini azaltmaz. Tedavide kullanılan ilaçlar, zaten o ay doğal olarak gelişmeye başlayıp kaybolacak olan foliküllerin bir kısmının büyümesini sağlar. Yani tedavi, rezervi tüketmez, sadece o ayki potansiyeli kullanır.